KREDİ NOTU NEDEN ÖNEMLİ? - Hollanda Örneği

 “Çoğunluğu Protestan olan Hollandalılar 1568'de Katolik İspanyol efendilerine karşı ayaklandılar. İlk başta isyancılar, Don Kişot gibi yenilmez değirmenlere karşı mücadele ediyor gibi görünüyordu, ama sekiz yıl içinde Hollandalılar hem İspanya'dan bağımsızlıklarını kazandılar hem de okyanus yollarının hâkimi olarak İspanyolların ve Portekizlilerin yerini aldılar; küresel Hollanda imparatorluğu artık Avrupa'daki en zengin devletlerdendi.

Hollandalıların başarısının sırrı krediydi. Karada savaşmayı pek de bilmeyen Hollanda burjuvazisi, kendileri adına İspanyollarla savaşmaları için paralı askerler tuttular. Hollandalılar da bu sırada, giderek büyüyen filolarla denizlere açıldılar. Paralı askerlerden oluşan ordular ve toplarla donanmış filolar bir servete mâl oldu, ama Hollandalılar bu askeri girişimleri koskoca İspanyol İmparatorluğundan daha kolay finanse edebildiler çünkü büyümekte olan Avrupa finansal sisteminin tam da İspanyol Kralı'na güveni azalmaktayken, bu “güveni Hollandalılar sağladılar. Finansçılar, Hollandalılara ordu ve donanma kurmalarına yetecek kadar krediler verdiler, bu ordular ve donanmalar da Hollandalılara dünya ticaret yollarının kontrolünü ve böylelikle de yüklü kârlar elde etmelerini sağladı; bu kârlarla Hollandalılar kredilerini geri ödedikçe, finansçıların güveni daha da arttı. Amsterdam hızla, sadece Avrupa'nın en önemli limanı değil aynı zamanda kıtanın finans merkezine dönüşüyordu.

Hollandalılar finans sisteminin güvenini tam olarak nasıl kazandılar? 

Birincisi, kredilerini zamanında ve tam olarak ödemek konusunda çok titizlerdi, bu da
kredi verenler açısından durumu daha az riskli hâle getiriyordu. 

İkincisi, ülkenin hukuk sistemi bağımsızdı ve bireysel hakları, özellikle de bireysel mülkiyet
haklarını sıkı koruyordu. Sermaye, bireyleri ve onların mülkiyetini korumayı garantilemeyen diktatörlüklerden uzaklaşırken, hukukun üstünlüğünü, bireysel mülkiyeti el üstünde tutan ülkelere akıyordu.”

[...]


“Hollanda'nın en meşhur anonim şirketlerinden Verenigde Oosindische Compagnie (VOC) 1602'de, Hollandalılar İspanyol boyunduruğundan kurtulmak üzereyken —hatta İspanyol topçularının gümbürtüleri Amsterdam'ın kale duvarlarından işitilebiliyordu— kuruldu. VOC hisse satışından elde ettiği gelirleri gemiler inşa edip Asya'ya yollayarak Çin, Hint ve Endonezya ürünlerinin ticaretinde kullandı. Aynı zamanda ticaret gemilerinin rakiplere ve
korsanlara karşı giriştiği askeri faaliyetleri de finanse etti. En sonunda da VOC'nin sermayesi Endonezya'nın fethini finanse etti.

Dünyanın en büyük takımadası olan Endonezya'nın binlerce adası, 17. yüzyılın başlarında yüzlerce krallık, prenslik, sultanlık ve kabile tarafından yönetiliyordu. VOC tüccarları 1603'te ilk kez Endonezya'ya vardıklarında, amaçları sadece ticariydi, fakat ticari çıkarlarını korumak ve hissedarlarının kârlarını artırmak için, yüksek gümrük tarifeleri uygulayan yerel otoritelerle ve Avrupalı rakiplerle mücadele etmeye başladılar. VOC bu yüzden ticaret gemilerini toplarla donatıp Avrupalı, Japon, Hintli ve Endonezyalı paralı askerler istihdam ederek, kaleler inşa etti ve normal ordular gibi savaşlar ve kuşatmalar yaptı. Bu girişim bize garip gelebilir ama erken modern çağda özel şirketlerin asker, hatta amiral ve general istihdam etmesi, toplar, gemiler ve “düzenli ordular beslemesi yaygın bir durumdu. Uluslararası kamuoyu bu durumu
kabullenmişti, özel bir şirketin imparatorluk kurması garipsenmiyordu.

VOC'nin paralı askerleri, adaları bir bir ele geçirdi ve Endonezya'nın büyük bölümü VOC kolonisi haline geldi. VOC Endonezya'yı iki yüz yıla yakın bir süre boyunca yönetti; Hollanda devletinin Endonezya'nın kontrolünü eline alması 1800'de gerçekleşti ve sonraki 150 yıl boyunca da Hollanda kolonisi olarak kaldı. Bugün bazı insanlar, 21. yüzyıl şirketlerinin çok fazla güçlü olduğunu öne sürüyor. Erken modern tarih, kontrol edilmedikleri taktirde şirketlerin kendi çıkarlarının peşinden olayları nerelere kadar vardırabileceklerini
gösteriyor.

VOC Hint Okyanusu'nda faaliyet gösterirken, Dutch West Indies Company (WIC) Atlantik'i yağmalıyordu. Hudson nehrindeki ticareti kontrol edebilmek için WIC nehrin güneyindeki bir adada New Amsterdam adında bir yerleşim kurdu. Bu koloni Kızılderililer tarafından tehdit ediliyor ve İngilizlerin de sıklıkla saldırılarına maruz kalıyordu. İngilizler 1664'te burayı ele geçirerek adını New York yaptılar. Kızılderililere ve İngilizlere karşı WIC tarafından yaptırılan savunma duvarlarının kalıntıları, bugün dünyanın en ünlü caddesidir: Wall Street (Duvar Caddesi).


[...]

Sermaye ile siyasetin iç içe geçmesinin kredi piyasası üzerindeki etkileri çok
daha derin oldu. Bir ekonomideki kredi miktarı, sadece yeni bir petrol yatağının keşfi veya yeni bir makinenin icadı gibi tamamen ekonomik etkenler değil, aynı zamanda rejim değişikliği ve daha aktif dış politika gibi siyasi etkenler tarafından da belirlenir. İngiliz kapitalistler Navarin Savaşı'ndan sonra paralarını riskli denizaşırı olaylara yatırmaya daha istekliydiler; yabancı bir borçlunun geri ödemeyi yapmaması durumunda majestelerin ordusunun paralarını geri alabileceğini görmüşlerdi.

Bu yüzden bugün bir ülkenin kredi derecelendirme notu, o ülkenin ekonomik refahından ve doğal kaynaklarından çok daha önemlidir. Kredi notları, bir
ülkenin borçlarını ödeyebilme olasılığını gösterir; saf ekonomik verilere ek olarak siyasi, toplumsal hatta kültürel etmenler bile dikkate alınır. Despot bir iktidar, yaygın çatışmalar ve yozlaşmış bir hukuk sistemiyle yönetilen petrol
zengini bir ülke, düşük bir kredi derecelendirme notu alır, bunun sonucu olarak
da, muhtemelen fakir kalmaya devam edecektir çünkü elindeki petrolden en iyi
şekilde yararlanması için gerekenleri yapmasını mümkün kılacak krediyi bulamayacaktır. Doğal kaynaklardan yoksun ama barış içinde, iyi bir hukuk
sistemi ve özgür bir yönetimi olan ülkeyse iyi kredi derecelendirme notu
alacaktır, böylelikle de iyi bir eğitim sistemi ve gelişmiş bir uluslararası sektörü
oluşturabilecek krediyi kolayca bulabilecektir.” 


Bu metin, Yuval Noah Harari'nin Hayvanlardan Tanrılara Sapiens adlı kitabından alıntıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'den Defolup Gitmek

Goethe'nin İtalya Seyahati'nden Bize Kalan

Gülümseyen Van Gogh: "Çiçek Açan Badem Ağacı"