Ayşe Kulin, Hayal ve Sevdalinka

''Allah'ın adını kullanarak, insanlara Allah adına eziyet ve kıyım yapan herkes şeytandır.''                                                                                 
                                                                                                                         Sevdalinka 

Lise yıllarımda annemin elime tutuşturduğu Füreya ile tanışmıştım Ayşe Kulin'le. Peşine Adı: Aylin'i okumuş, ve devam etmiştim elime geçen kitaplarıyla. Bir Gün çok etkilemişti misal beni. Sonra, kendi deyimiyle belki iyi bir adam olamamış ama kimsenin de adamı olmamış Behzat Ç. rolüyle pek çoğumuzu sürmenaj eden Erdal Beşikçioğlu ile ilk tanışmam da bir Ayşe Kulin uyarlaması olan Köprü dizisi sayesinde olmuştu. Daha sonra üniversiteye ilk başladığım sene Ankara'da bir imza gününe denk gelmiş, bizzat tanışma, kısacık da olsa sohbet etme fırsatı bulmuştum Ayşe Hanım'la. Bugün kısa sohbetimizin içeriğini hatırlayamasam da, aklımda kalan son derece samimi ve mütevazi bir hanımefendinin yeni yetme bir üniversite öğrencisine gösterdiği ilgi, saygı ve nezaket oldu. Kaba, ukala ve tepeden bakan yeni nesil ''celebrity yazar''ların aksine, yaşımı kaça katlamış bu birikimli ve zarif hanımefendinin mütevaziliğini hissetmek beni çok mutlu etmişti. Malum klişedeki gibi, o gün bana ne söylediğini unutsam da, nasıl hissettirdiğini asla unutmadım. 

Bir süre okumaya ara verdiğim Ayşe Hanım ile, geçen şubatta yeni çıkanlar arasında gördüğüm Hayal ile tekrar buluştuk. Bu kez nasıl yazar olduğunu anlatmış, yani kendisini yazmıştı. ''Elinizde tuttuğunuz Hayal'in satırları, beni, yazmaya tutkun bir genç kadından bir yazara evrilten birikimin, tesadüflerin, olayların dökümünü verirken, kahramanlarımın roman kişilerine dönüşme nedenlerini de anlatıyor; sizi kitaplarımın arka bahçelerinde bir gezintiye çıkarıyorum.'' diyordu kitabın arkasında. Yani, sadece kendi yazarlık hikayesini değil, kitaplarının hikayelerini de anlatıyordu ki bu beni her zaman yazarın bizzat hayatlarından daha çok heyecanlandırır, kitapların oluşum süreçleri her zaman daha çok ilgimi çeker. (Ayrıca bknz. Oscar Nasıl Wilde Oldu?) Diğer bütün kitapları gibi, Sevdalinka'nın oluşum sürecinden de bahsediyordu bu kitabında ve şöyle diyordu Ayşe Hanım: ''Romanların bir işlevi de farkındalık yaratmaktır. Bu farkındalığı kendi halkımda, hiçbir işe yaramamış bir iç savaşın felaketini anlatarak oluşturmak istedim. İşte Boşnakçada sevda türküleri anlamına gelen Sevdalinka bu nedenle yazıldı.''


Kendi ailesi de Boşnak göçmeni olan Ayşe Kulin, bu romanı yazabilmek için geniş bir literatür taraması yapmış, aylarca okumuş, araştırmış ve 90'larda Balkanlar'da olup bitenleri evvela kendi kavramak için ne gerekiyorsa yapmış. Bosna'ya bizzat gitmiş, roman kahramanlarının yaşadıkları yerleri, roman boyunca arka planda tasvir ettiği her yeri tek tek bizzat gezmiş, görmüş ki bana sorarsanız romanın başarılarından biri de burada saklı zira Sevdalinka benim için Ayşe Hanım'ın en başarılı kitabı. Ve şöyle ifade ediyor Hayal'de Sevdalinka'yı bitirdikten sonraki duyguları: ''Tam dört yıl boyunca Hristiyan Avrupalılar, bir avuç Müslüman'a yapılan zulmü görmezlikten geldiler. Ben bir yandan romanı yazıyor, bir yandan da bir deprem yaşıyordum ruhumda. Bildiğim, öğrendiğim, beni ben yapan her şey, ait olduğum değerler skalası, altüst oluyordu. Romana kattığım her bir satırla, biraz daha uzaklaşıyordum Batı medeniyetinden. Kitabı bitirdiğimde, hayal kırıklığım öylesine büyüktü ki, Batı'yla olan tüm bağlarımı çözmüştüm. Yaşamım boyunca okuduğum Batı edebiyatı, dinlediğim Batı müziği, hayranı olduğum Batı sanatı, Batı'nın yaşam tarzı, yemekleri, şarapları... Kendimi bildim bileli, dinim hariç, parçası olduğum değerler silsilesi, kumdan kaleler gibi çöküyordu. Tanrım, ben nasıl boş bir hayalin peşinden koşmuşum! Bu ne müthiş bir ikiyüzlülük, ne insafsız bir bencillikmiş! Tam bir 'bana dokunmayan yılan bin yaşasın' durumuymuş! ... Küsmüştüm Batı'ya, Batı'da yok olduğunu gördüğüm insafı, vicdanı bulmak için, bu kez Doğu'ya, Asya ülkelerine çevirmiştim gözlerimi. Orada da, ya kaos ya da otoriter rejimlerin yarattığı biat kültürü vardı. Ortadoğu'da ise ya hak edilmemiş servet sahiplerinin aşırı lüksünü gördüm ya da sefaleti, cehaleti, savaşı, dehşeti ve vahşeti. Boşlukta asılı kaldım sonuçta! Sevdalinka işte beni böylesine sarsan, düşündüren, değiştiren bir kitap oldu. Onu yazarken ruhum parçalandı sanki. Bitirip teslim ettiğimde, savaşı görmeden savaş yorgunuydum!'' Lise eğitimini Amerikan Kız Koleji'nde, üniversite eğitimini Londra'da almış, velhasıl Batı eğitimi, görgüsü ve kültürü hayatında oldukça baskın olan Ayşe Hanım'dan bunları okumak benim için önemli ve değerliydi ve Hayal bittiğinde okunacaklar listeme Sevdalinka hızla eklenmişti.

Yine de, okumak bir sene sonrasına nasip oldu ve bu hafta başında içimde sancılarla bitirdim Sevdalinka'yı. Oluşum sürecini daha öncesinde okuduğum için içim nispeten rahattı güvenilirlik açısından. Fakat yine de ''Yok artık'' dediğim satırlar oldu. Bu sefer de Nazizm'le  ilgili bilgilerim canlandı zihnimde ve insanoğlunun vahşetinin sonu olmayabildiğini bir kez daha acıyla kabullenmek zorunda kaldım.  Daha önceden bildiğim bir konu olmasına rağmen, yaşanılanların insanların hayatlarına yansımasının merceği diyebileceğim bu romanı okumak başka türlü etkiledi beni. Birleşmiş Milletler ve özellikle Avrupa Birliği'nin amaçları, hedefleri ve varlık sebepleri yandı yandı söndü zihnimde tekrar tekrar. Mideme yumruk yemiş gibi olduğum, hıçkırıklara boğulduğum çok sayfa oldu, en dandik korku filmlerini dahi izleyemeyen benim için bazı sayfaları okumak çok çok zor oldu. Ama iyi oldu. Hatırlamak ve hatırlatmak, bilmeyenleri haberdar etmek için çok iyi bir vesile oldu. Tarih kitapları, siyaset bilimi kitapları pekçoklarına belki sıkıcı ve ağır gelebilir fakat Ayşe Hanım'ın da dediği gibi, bir işlevi de farkındalık yaratmak olan romanlar, vicdanlı bir kalem tarafından edebiyata kazandırıldığında bilgiye açılan kapı olur, merak uyandırır, daha fazlasını öğrenmek, düşünmek, araştırmak ve bilgiyle fikir sahibi olmak için vesile olur. İşte Sevdalinka bu yüzden de çok önemli ve başarılı bir roman. Üstelik de çok iyi kurgulanmış, akıp giden, sıkmayan ve merak uyandıran, dolayısıyla bu açıdan okuması rahat bir roman. Henüz Ayşe Kulin ile veya 90'larda Bosna'da yaşanan soykırımla tanışmadıysanız Sevdalinka güzel bir başlangıç olacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'den Defolup Gitmek

Goethe'nin İtalya Seyahati'nden Bize Kalan

Gülümseyen Van Gogh: "Çiçek Açan Badem Ağacı"