CESARET KÖPRÜSÜ: İLK AŞK
![Resim](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiw4e72f3Fx09BCieGR_C4Rr8sDWcuSOMpxhG3Vra91L_KswKXzeplDIgD3Wo96Lck9PklhSqMzT00sh_SBW6l5PD698eIrqiosKvr2tTUJFdcgV3YhDfgbqRooMQkgzl3sO1Uwfv9nTm8/w640-h426/diego-jimenez-A-NVHPka9Rk-unsplash.jpg)
“Ergenin yaşam görevi, ailesinden ayrışmak ve yetişkin hayata atılmaktır. İlk aşk bu atılıma zemin hazırlar, aileden yetişkinliğe geçişi sağlayan bir cesaret köprüsü olur.” Böyle diyor psikoterapist Şule Öncü, Yatıyorum Bir Şey Diyor Musun? isimli kitabında. Fakat bizde ilk aşkı bırakın, komple aşka izin verilmediği için, ergen yürekte yeşermeye kalkan filizler ya aile, ya mahalle, ya da okul, kısacası “toplum” tarafından topuklar altında çiğneniyor. Ve bu yüzden olsa gerek, hiçbir zaman aileden yetişkinliğe geçemiyor gençlerimiz. Din, namus, itibar gibi bahanelerle ancak ergenliğin coşkulu kalbinde kendiliğinden var olabilecek aşka dair güzelim duygular kızgın demirlerle dağlanıyor. Kendiliğinden diyorum, çünkü çoğu zaman aileden de öğrenemiyorlar bu zavallı çocuklar gerçek sevginin ne olduğunu. Zira gerçek sevgiyi, aşkın zerresini bilen, bundan neden bu kadar korksun, engel olsun ki? Ne çok çabaladım ben de zamanında ilk aşkımı yaşayabilmek, ona sahip çıkabilmek içi...