Ganeşa

Bugün sizlere hiç de akademik olmayan bir biçimde, fil başlı olması sebebiyle ilgimi çeken ve beni hakkında bir şeyler okumaya iten Hindu tanrısı Ganeşa'dan bahsedeceğim.


Ganeşa'yı ilk kez Philedelphia Sanat Müzesi'nde tanıdım. Nerede hortumlu ve koca kulaklı bir fil figürü görse anında odaklanan gözlerim Ganeşa'yı da teğet geçmedi, bu fotoğrafı da orada çektim. Bu müzedeki Ganeşa, 750 senesinden günümüze kalmış dans eden bir versiyon. 127 santimetre uzunluğunda ve kumtaşından ismi bilinmeyen bir sanatçı tarafından Hindistan'da yapılmış.

Şişman göbekli ve fil başlı Ganeşa, en çok ibadet edilen beş ana Hindu tanrısından biri. Tüm başarıların kaynağı olduğuna inanılan tanrı. Fakat Ganeşa'nın en önemli özelliği, bilgeliğin tanrısı olması. Ayrıca Ganeşa, bencillik ve gurura karşı duran tanrı.

Ganeşa'yla ikinci karşılaşmamız ise, şu anda okumakta olduğum Jose Saramago'nun Filin Yolculuğu isimli romanında oldu. İlgimi çeken ve okurken beni etkileyen Ganeşa'nın doğum hikayesi için sözü kitaba bırakıyorum:
''... Ganeş şiva ile parvatinin oğludur, durga ve kali diye de adlandırılır, yüz kollu tanrıçadır, ... bizim ganeşi de annesi parvati yaratmıştır, tıpkı sizin bakire gibi, kocası şiva işe karışmamıştır, bu da ölümsüz olduğu için oğul sahibi olmaya ihtiyaç duymamasıyla açıklanır. Bir gün parvati yıkanmaya karar vermiş, raslantı eseri onu banyoya girmek isteyecek birinden koruyacak muhafız yokmuş. O da yıkanmak için hazırladığı hamurdan bir çocuk figürü yapmış, ki bu hamur sabundan başka bir şey olamaz. Tanrıça bebeğe hayat vermiş, bu da ganeşin ilk doğumu olmuş. Parvati ganeşe kimsenin içeriye girmesine izin vermemesini emretmiş, o da annesinin emirlerine harfi harfine uymuş. Bir süre geçtikten sonra, şiva ormandan dönmüş ve eve girmek istemiş ama ganeş izin vermemiş, doğal olarak şiva öfkeden köpürmüş. Sonra aralarında şu konuşma geçmiş, Ben parvatinin kocasıyım, onun evi benim evimdir, Buraya annem kimi isterse o girebilir, bana senin girebileceğini söylemedi. Bunun üzerine sabrını yitiren şiva ganeşle vahçice dövüşmeye başlamış ve üç dişli yabasıyla rakibinin kafasını kesmiş. Parvati dışarıya çıkıp da oğlunun cansız bedenini görünce, attığı ısdırap dolu çığlıklar kısa zamanda öfkeli ulumalara dönüşmüş ve şivaya hemen ganeşi canlandırmayı emretmiş, ama ganeşin kafasını uçuran darbe o kadar şiddetliymiş ki, kafa çok uzağa fırlamış ve ne kadar aramışlarsa da bulamamışlar. Son çare olarak şiva brahmadan yardım istemiş, o da ganeşin kafasının yerine, kuzey yönüne bakması kaydıyla, yolda bulduğu ilk canlının kafasını yerleştirmesini söylemiş. Bunun üzerine şiva semavi ordusundan kafası kuzey yönünde uyuyan ilk canlının başını kesip getirmelerini istemiş. Bu şekilde uyuyan ölmek üzere bir file rastlamışlar ve ölümünden sonra kafasını kesmişler. Şiva ve parvatinin olduğu yere dönerek filin kafasını vermişler, onlar da fil kafasını ganeşin bedenine yerleştirerek onu bir kez daha dünyaya getirmişler. İşte ganeş yaşayıp da öldükten sonra ikinci kez böyle doğmuş. ...''
Kaynaklar:
  1. Filin Yolculuğu, Jose Saramago, Kırmızı Kedi Yayınları, 2013, syf: 57-58 (alıntıdaki yazım ve noktalama kitaba sadıktır).
  2. http://www.philamuseum.org/collections/permanent/66543.html
  3. http://hinduism.about.com/od/lordganesha/a/ganesha.htm
  4. http://www.sanatansociety.org/hindu_gods_and_goddesses/ganesha.htm#.VBi4QS6Sw00
  5. http://tr.wikipedia.org/wiki/Gane%C5%9Fa






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'den Defolup Gitmek

Goethe'nin İtalya Seyahati'nden Bize Kalan

Gülümseyen Van Gogh: "Çiçek Açan Badem Ağacı"