Mauritius
Kötülüğün ve çirkinliğin olmadığı gibi,
iyiliğin ve güzelliğin de sınırı yok bu dünya üzerinde. Herkes kendi
cehennemini ve/veya cennetini yaşamayı seçiyor. Dünya kötülük ve çirkinlikler
kadar, sonsuz güzelliği de barındırıyor bir yerlerde.
Sarmal gövdeleri, salkım saçak dallarıyla muhteşem ağaçlar,
ağaçların dallarında cıvıl cıvıl kuşlar. Lezzeti hiçbir şeye benzemeyen, eşsiz
meyveler. İnsanın tüm benliğine hitap eden güzellikler. Rengarenk çiçekler,
türlü türlü böcekler. Hani din adamlarının insanları günahtan korkutup cennete
özendirmek için yapmaya çalıştıkları cennet tasvirleri vardır ya, gerçi ben
onları hep başarısız bulurum ya, hani diyelim ki en başarılı olan cennet
betimlemelerini düşünün birileri tarafından başarılı sayılan, hah işte o
betimlemeler bu güzellikler yanında tarifsiz bir zavallılıkta.
Denizin muhteşem rengi, kuşlarla birleşen dalga sesleri, hemen
yanında yeşilin binbir tonu. Mauritius, güney yarımkürenin minik cenneti. Adını
buraya ilk gelen Avrupa milleti olan Hollandalıların bir kumandanından almış
fakat Hollanda egemenliği adada çok sürmemiş. Fransızlar idareyi eline almış ve
uzun süre Fransız egemenliğinde kalmış. En son, bağımsızlığından önce de
İngiliz egemenliğindeymiş. Dolayısıyla bugün yerel diliyle birlikte üç resmi
dili var bu ada ülkesinin. Sokağa çıktığınızda Fransızca yoksa İngilizce ile
mutlaka anlaşabiliyorsunuz.
Sokaklar temiz, bakımlı. Yere tüküten veya çöp atan yok. Sigara
içen hele neredeyse hiç yok. İnsanlar trafikte birbirlerine saygılı,
tahammüllü, trafik polisinin veya trafik ışıklarının insafında değil sadece
trafiğin işleyişi. Küçücük ada, epi topu ikibinkırk metrekare ama yeşili
katledilmemiş. Her yer yemyeşil, rengarenk. Dogaya da yaşam hakkı tanınmış. Kuş
sesleri her daim fonda. Yüksek binalar, plazalar, gökdelenler adayı ele
geçirmemiş. Fakat sanmayın ki ilkel, ekonomik olarak gelişmemiş veya alış-veriş
merkezlerinin uğramadığı bir yerden bahsediyorum. Bilakis pek çok avm var,
fakat kapalı devasa binalar içinde değil. Ağaçların, çiçeklerin, doğanın
renklerinin her yerde görünür olduğu, tek katlı, en fazla iki katlı
komplekslerde açık havayla temas edebileceğiniz alanları bolca bulabileceğiniz
alış-veriş merkezleri bunlar.
Burada
“farklılıklar zenginliğimizdir” cümlesinin tam karşılığını buluyorum. Müslüman,
yahudi, hristiyan, budist ve daha fazlası; Arap, Fransız, İngiliz, Afrikalı,
Hintli, Çinli ve daha fazlasi; herkes birlikte huzur ve barış içinde yaşıyor
klişe tabirle. Camiiler, kiliseler, budist tapinaklari görüyorum pek çok yerde.
Kavga gürültü yok. Yaşıyorlar iste hep birlikte, yaşayabiliyorlar. Sanki buraya
hiç uğramamış dünyanın geri kalanının bin yildir içinde boğulduğu kavgalar, gürültüler,
savaşlar.
Bu cennet
adanın sırrı mercanlar. Sadece köpek balıklarına karşı değil; ırkçılığa, din ve
mezhep kavgalarına, savaşlara ve cinsiyetçiliğe, insanların birbirleriyle ve
doğayla birlikte yaşamalarını güçleştiren her şeye karşı etrafını sararak adayı
sükunetle ve vazgeçmeden koruduğunu düşündüğüm türlü şekillerde ve renklerde
mercanlar…
Mauritius
demek; huzur, barış, denge, mutluluk ve dünyadan ve insanlardan umudu kesmemek
demek.
Albion, Mauritius
24 Haziran 2014
Yorumlar
Yorum Gönder